6 Ocak 2015 Salı

Dolmabahce Sarayi

Dolmabahçe Sarayı hakkında bilinmeyenler

      

Boğaz’ın incilerinden Dolmabahçe Sarayı’nı Atatürk’ün hayata gözünü yumduğu yer olarak tanıyoruz.


      Boğaz’ın incilerinden Dolmabahçe Sarayı’nı hepimiz süslü kapıları, sahilden gözleri kamaştıran görkemli silueti, Osmanlı’nın son dönemindeki lüksün ve israfın sembolü oluşu ve elbette Atatürk’ün hayata gözünü yumduğu yer olarak tanıyoruz. Halbuki, Kabataş ile Beşiktaş arasındaki bu ihtişamlı abidenin Osmanlı ve Türkiye’nin tarihine ışık tutan, şimdilerde pek bilinmeyen ilginç özellikleri de var. Türkiye’nin ikinci büyük sarayını, 156’ncı kuruluş yılında Müdür Yardımcısı Ünal Karıncalı ile yeniden keşfe çıktık.
      Dolmabahçe Sarayı’nın bugünkü yeri, 400 yıl önce Osmanlı Kaptan-ı Deryası’nın gemileri demirlediği bir koydu. 1614’te III. Ahmet’in talimatı ile dolduruldu. 1843 yılında ise, Sultan Abdülmecit tarafından “Beşiktaş Saray-ı Hümâyûnu” (Beşiktaş Büyük Sahil Sarayı) adıyla anılan ahşap yapının yerine görkemli bir saray inşası kararı alındı. 1856’da hizmete açılan sarayın mimarları Balyan Kalfa, Nikoğos Kalfa ve Evanis Kalfa... “Kristal Merdivenler” gibi bölümlerinin inşasında ise, İngiliz Mimar Smith Kalfa yer aldı. 19’uncu yüzyılda Boğaz girişinde bir “prestij” yapısı olarak inşa edilen saray, o dönemde kentin siluetini de değiştirdi. Yapılma amacı ise, Batı ülkelerle en azından “mimari” düzeyde rekabet etmekti. Mimarisinde Fransa’daki Versay, Elysee ve Viyana’daki Schönnbrun Sarayları’nın etkisi hissediliyor. Hiçbir Türk sarayında bulunmayan ihtişama sahip olan Dolmabahçe’nin duvar ve tavanları, ünlü Avrupalı ressamların tabloları ve tonlarca ağırlıktaki altın süslemelerle dekore edildi. Sarayın birçok yerinde meşhur Hereke ipek ve yün halılarına rastlanabiliyor.



Medhal Salon’da yabancı elçilere ziyafet veriliyordu

      Saray, Mabeyn-i Hümâyûn (Selamlık), Muayede Salonu ve Harem-i Hümâyûn adı verilen üç ana bölümden oluşuyor. Mabeyn-i Hümâyûn, zemin ve birinci katta yer alıyor. Dışa dönük görüntüsü ve ihtişamıyla sarayın en önemli bölümü. Sultanın devlet işlerini yürüttüğü, devlet ricalini ve elçileri kabul ettiği Resmi Daire... Devlet erkanı ile yabancı erkanın imparatorluğun gücü ile ilk kez karşılaştığı mekan burası. Dış Mabeyn’de, yabancı konuk ve elçilerin kabul edildiği Süfera Salonu yer alırken, İç Mabeyn’de de “Hünkâr Dairesi” adı verilen sultanın çalışma, dinlenme, kabul odalarını ve hamamını içeren yerler bulunuyor. Selamlık bölümünde, Hasbahçe’den çıkılan merdivenlerin sonundaki Medhal (Giriş) Salonu, sarayın ana giriş mekanı. Salona girildiğinde, iki yanda görülen Boulle işi büyük masaların tablalarında Sultan Abdülmecit’in tuğrası bulunuyor. Atatürk’ün 1934-36’daki 2’nci Dil Kurultayı da bu salonda gerçekleşti. 

Halit Ziya Uşaklıgil’in odası aynen korunuyor
      Şimdi “başkatip” (başmabeynci) adı verilen padişahın genel sekreteri ve hitabet dairesinin elemanları zemin katta Mabeyn-i Hümâyûn’a bağlı olarak çalışıyor. Burada bulunan en meşhur başkatiplerden biri de Sultan Reşat’ın başkatibi Halit Ziya Uşaklıgil. Odası bugün bile aynen korunuyor.

Saray’ın ‘Hazine kapısı’ Cumhurbaşkanı’na açılır
      Meclis-i Mebusan Caddesi’ne bakan saltanat kapısı, sarayın dört kapısından biri. Eskiden beri hep kapalı tutulurdu. Ancak padişah resmi günlerde giriş çıkış yapacağı veya mahiyeti ile çıkacağı zamanlar açılıyordu. Bugün de sadece devlet başkanı olan Cumhurbaşkanı’na açılıyor.



Muayede, dünya saraylarındaki en büyük balo salonu

      Muayede salonu, imparatorluk tören salonu olarak kullanılıyor. “Muayede” Arapça’da “bayramlaşma” demek. Osmanlı Devleti, Ramazan ve Kurban bayramlarındaki bayramlaşma törenlerine çok önem veriyordu. Çünkü yabancı elçiler de salonun üst katındaki localardan töreni eşleriyle izliyordu. Burada şaşalı bir askeri devlet töreni icra ediliyordu. Topkapı’daki 250 kiloluk altın taht, cülus törenlerinde ve bayramlaşmalarda buraya getirtiliyordu. Bu törenler, bir anlamda tahttaki padişahın iktidarının üst düzey yöneticilere tekrar teyit ettirilmesi anlamını taşıyordu. İmparator ve kralların ağırlandığı, ziyafetlerin tertiplendiği, devlet törenlerinin yapıldığı bir tören salonunun en önemli özelliği, dünya sarayları içindeki en büyük balo salonu olması... 4.5 tonluk devasa bir kristal avizenin asılı durduğu salonun kubbesinin yerden yüksekliği ise 36 metre.
Şamdanlar Hicaz’dan geldi
      Kristal merdivenlerden çıkılınca, Süfera Salonu’na açılan kapının önünde şamdanlar var. Komple fil dişinden yapılan ve simetrik şekilde yerleştirilen bu şamdanları, Hicaz Valisi Ahmet Ragıp Paşa 1901’de padişaha hediye etti.

Rakamlarla Dolmabahçe
• Sarayın ana binası 17 bin metrekare... 
• 2009’da sarayı 461 bini yabancı 818 bin kişi gezdi. 
• Sarayda 285 oda, 43 salon, 82 koridor, 64 hol, 62 tuvalet, 6 büyük hamam, 9 adet özel banyo, 5 kiler ve 3 mutfak bulunuyor. 
• En önemli özelliği simetrik bir planla inşa edilmesi. Deniz cephesindeki her objenin eşi, kara cephesinde de var.
• 33 yılda sadece iki kez Muayede Salonu’ndaki bayramlarda kullanıldı. 
• Sarayı en uzun kullanan padişah, sekiz yılla 5’inci Mehmet Reşat. Diğer padişahlar ise, Abdülmecit ve Abdülaziz... 
• Topkapı Sarayı’ndan sonra ikinci büyük saray.
• 19 Mart 1877’de Meşrutiyet burada ilan edildi. Harf İnkılabı seminerleri de burada düzenlendi.
• Dış cephesi mermerle kaplı ama taşıyıcı iskeleti ve sütunları ahşapla kaplı. 
Napolyon’un resmi, elçi kabul odasında 
      Elçilerin sarayda sultana güven mektuplarını sundukları oda... Duvardaki mitolojik resimler, Fransa İmparatoriçesi Eugenie’nin hediyesi. Odada Napolyon’un resminin bulunduğu bir sehpa var. Kırmızı, odanın hakim rengi... Kırmızı, bayrağımızın rengi ve “bağımsızlık” ve “iktidar” anlamına geliyor. Türk hükümdarların otağları ve tuğları da al renk oluyor. Bütün kumaşlar, perdeler ve koltuk döşemeleri, kırmızı atlastan, ipekten ve altın iplerle dokunmuş. Duvarlarda da altın yaldızlı boya kullanılmış.

Mavi Salon sarayın en ihtişamlı salonu
      Mavi Salon, Harem’in en ihtişamlı salonu... Ramazan ve Kurban Bayramlarında, padişahın bütün hanedan üyeleriyle bir araya gelip onlarla bayramlaştığı tebrik salonu... Ayrıca, padişahların yıl dönemi kutlamaları (cülus), doğum günü merasimleri de burada icra ediliyordu. Bu kutlamalara yabancı elçi eşleri de katılıyordu. Bu yüzden, oda çok süslü ve dekorasyonda mavi renkten çok altın kullanılmış. Avizenin kırmızı kısımları da altınla renklendirilmiş. Dev şamdanlardan çıkan ışığın yansıması için kapı etraflarına kristal aynalar konmuş. Ayrıca, burası Atatürk’ün hususi dairesiydi. Tarih ve fikir şöleni şeklinde geçen sofralarının kurulduğu yerlerden biriydi.
Halife bu odada kovuldu
      Yüzde 80’i Latin dillerine ait 100 bini aşkın kitabın bulunduğu, son halife Abdülmecit Efendi’nin kütüphanesi... Kütüphane kapısının üzerinde ay-yıldız var. Çünkü bu kapının arkasında padişahın günlük kabullerini gerçekleştirdiği bir kabul odası bulunuyor. Aynı zamanda müzisyen ve ressam da olan halife, İstanbul’dan kovulma tebligatını alınca, kendi portresini yarım bırakıp ülkeyi terk etti.

Kristal merdivenler büyülüyor
      Padişahla görüşmeye gelen elçilerin kullandığı “Saltanat Merdivenleri”, sarayın hizmet katını devlet katına bağlıyor. Merdivenlerin tırabzanları kristalden, basamakları ise kıymetli ahşap malzemeden yapılmış. Yabancı devlet adamlarının en çok etkilendikleri mekân. Yukarıdan bakıldığında “at nalını” andırıyor. Karıncalı, “Bu yapı hilâle benziyor. Sanki karşılıklı ay ve hilâl var, yıldızı temsilen avizeyi sarkıtmışlar” diyor. 
Saray’daki bazı değerli eşyalar 1941’de Nazi tehlikesi yüzünden taşındı
      1940’lı yıllarda Alman orduları Türkiye’den geçiş izni isteyince, Türkiye hükümeti bu izni vermedi. Ama bunun üzerine her ihtimale karşı saraylardaki kıymetli eserleri Sivas Divriği’deki Ulu Camii’ye taşındı ve tehlike geçince tekrar 1946’da geri getirildi. Tabii ki o günkü imkânlarla gidiş geliş sırasında kırılanlar da oldu. 

Atatürk, Kral’a meşhur sözünü Zülveceyn Salonu’nda söyledi
      Zülveceyn Salonu, devletin Dışişleri’ne ayrılmıştı. Yabancı devlet başkanlarının ziyaretleri burada tertipleniyordu. Sultan Reşat, 21 Nisan 1910’da Bulgar Kralı Ferdinand ve eşine burada ziyafet verdi. Sarayın en değerli şöminelerinden biri olan kırmızı Bohemya kristalli şömine de burada bulunuyor. 1936’da Atatürk de İngiliz Kralı 8’inci Edward’a burada ziyafet verdi. Orkestra müzik çalarken bir uşak porselen kapla yere yuvarlandı ve yemekler etrafa dağıldı. Atatürk bozuntuya vermeden Kral’a eğilip “Majeste, siz de gördünüz. Bu millete her şeyi öğrettim ama uşaklığı öğretemiyorum” dedi. 
Padişahın ses geçirmez odası
      Padişah yabancı devlet başkanları gibi çok önemli kişilerle yapacağı ikili görüşmeleri “Somaki Oda”da yapıyordu. Atatürk de, aynı geleneği koruyarak İstanbul’daki görüşmelerini burada gerçekleştirdi. Oda, Somaki mermerine benzediği için bu ismi almış. 

Hünkar odası padişahın dinlenme odası
      Şu an tadilatta olan Hünkar odası padişahın dinlenme odası olarak biliniyor. Burada “Hünkar Hamamı” adı verilen bir banyo dairesi de var. Bu odada Türkiye tarihinde önemli rol oynayan bir tablo var. Sultan II. Abdülhamit’e tahttan inme tebligatının yapıldığı tablo, son İslam Halifesi Abdülmecit Efendi’nin fırçasından resmedilmiş. 


Dolmabahçe Sarayı rezervasyon: Randevu Tel: 0212 236 90 00 / 1522

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

bizi takip edin...